
Bu karmaşa, geçmişten gelen bir anı gibi uysal, bardağının dibinde kurumuş o son şarap damlası kadar yitik… Ama en yitik anında bile, okuduğun şu yazıyı oluşturan harflerin her biri kadar anlamsız ve o harflerin bütünü kadar da anlamlı bir yandan.
Ben baktığın kişi değilim, biraz kendini zorlayıp daha dikkatli, daha araştıran gözlerle “görmeye” çalıştığın ya da… Kiminin düşündüğü o nazik ve incelikli kişi değilim ya da o kaba, umursamaz kadın… O yalnızlığın meftunu ya da kalabalıkların her daim… Ben o değilim. Ve biliyorum ki hemen hiçbirimiz o değiliz; ne ben, ne sen, ne de gözlerinin arada bir sen farkına bile varmadan dalıverdiği bir başkası…

Senin bana bakan gözlerindeki yansımanın arzına yerleşip, o yansımayı oluşturuvermiş öz değilim ben ve bundan da kötüsü kendi içimde de tek değilim; senin görmediğin, bir türlü görmeyi başaramadığın tek bir dünya yok benim içimde; dünyalar var. Dışarıdan baktığında tuhaf yıldız kümeleri, galaksiler ki kimi -bir anlığına bakabilmiş olsan da- gözlerini kamaştıracak kadar parlak, kimi varlığını önüne sersem de seçemeyeceğin kadar sönük…
Hermann Hesse’nin bir romanında dediği gibi “En naifi de içinde olmak üzere hiçbir ben gerçekte bir bütünlük taşımaz, her ben çok yönlü bir dünyadır, yıldızlarla döşenmiş küçük bir gökyüzüdür, çeşitli biçimlerden, aşamalardan, konumlardan, değişik kalıtsal öğelerden ve değişik olanaklardan bir karmaşadır.” Düşünüyorum da bir bedende bir çok ruh ve her bir ruhun içerisinde bunca iklim devinip durmasaydı... ne olurdu ?
2 yorum:
Aslına bakarsan sen tam da olduğun insansın.Ne bir eksik ne de fazla..
Dünyaların var içinde..Hatta evrenlerin belki bu yüzden hep evrenseldi bakışların...
Öte yandan; konuları temelden ele alacak ve farklı perspektiflere yer verecek yol arkadaşları da şart tabii. :)
Yorum Gönder